Ümit Özat ilk yarıyı 1-0 yenik kapamaya bile razıydı. Hem Fenerbahçe’nin bu sezonki genel durumu, hem de kupada oynadıkları maçtan gerekli dersleri çıkarmıştı. Aynı kupa maçında olduğu gibi 2. yarıda Fenerbahçe’yi vurmayı planlıyordu. Üstelik kaybedecek olsa bile bu planı uygulamaktan korkmuyordu. Hele bir de Fenerbahçe topa tamamen hakim ama yavaş oynadığı ilk yarıda golü bulamayınca, durumun istediği gibi gerçekleşebileceğini de sezmişti.
Fenerbahçe rakibin de izniyle bu sezon en rahat ve en çok paslaştığı ilk yarıyı yaşadı. Ancak diğer taraftan Aykut Kocaman, Fenerbahçe’nin ilk yarıda işi bitirmesi gerektiğinden habersiz olduğu gibi, Ankaragücü ile oynadıkları kupa maçının da bu maça bir ölçü olamayacağı düşüncesi içerisindeydi. Sabırlı oyunun yavaş yavaş Ankara takımını yoracağını ve istediğini alarak İstanbul’a döneceğini sanıyordu.
Van Hooijdonk, Kezman, Anelka, Niang, Guiza ve Semih gibi golcüleri paslarıyla besleyen Alex, bu gün tüm maharetini Caner için kullanıyor ve paslarının neredeyse tamamını Caner’e atıyordu. Oysa Caner bunun değerini ne bilebilecek bir kalitedeydi, ne de öyle bir bölgede oynuyordu. Aykut Kocaman ise Fenerbahçe golü yiyene kadar Alex-Caner işbirliğinden şikayetçi değildi.
Ankaragücü kalecisi Stefan Senecky antrenmanlarda iyi çalıştırılmadığından ve bu nedenle yan toplarda çok hata yaptığından şikayetçiydi. Gökhan Gönül ve Caner onun bu eksiğini kapatabilmesi için canla başla çalıştılar. Bu kadar çabadan sonra Senecky’nin kolay kolay yan top golü yemeyeceğini tüm Ankaragücü taraftarına müjdelemek herhalde onların yüreklerine soğuk su serpecektir.
Aykut Kocaman başarılı olmak istiyorsa bu takımın top kendindeyken oyunu 3. bölgede yerleşerek oynamaya çalışması yerine, top rakipteyken ileride basmak, pres yapmak ve rakibi boğmak konusunda ilerleme sağlanmalı. Hem o zaman şu skor üstünlüğü elde edildiği anlardaki geriye çekilme ve gol yeme paniğinin de kendiliğinden giderilebileceğini, travmanın atlatılacağını da görecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder